HİKÂYE................. YOLDAKİ ENGEL
Eski devirlerde bir sultan, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurup, kendisi de pencereye oturur. “Bakalım neler olacak?...” diye gözetlemeye başlar...
Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer yoldan geçerken, kayanın etrafından dolaşıp bir şey yapmadan saraya girerler. Pek çoğu da bu tutumundan dolayı sultanı da yüksek sesle tenkit ederler. “Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyor...” vs. derler.
Bu arada bir köylü saraya meyve ve sebze getirirken yolun ortasında taşı görünce, sırtındaki küfeyi yere indirip iki eli ile kayaya sarılır ve zorlanarak itmeye başlar. Kan ter içinde kalır ama, sonunda, kayayı da yolun kenarına çeker. Küfesini yeniden sırtına almak üzereyken, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu görür.
Alıp açar... Kese altın doludur. Bir de sultanın şu notu vardır içinde: “Bu altınlar, kayayı yoldan çeken kişiye hediyemizdir. Sultan.”
Böylece, köylü bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders verir insanlara. Bunun mükâfatını da dünyada fazlasıyla alır.
GÜNÜN TARİHİ........ HÂRUN REŞİD
Hârun Reşîd, Abbâsî halîfelerinin beşincisidir. Muhammed Mehdî’nin oğlu, Câfer Mensûr’un torunudur. Kabri Tus şehrindedir. Kardeşi Mûsâ Hâdî vefât edince halîfe oldu. Babası zamanında iki defa Rumlarla harp etmiş, kahramanlık göstermiştir. Halîfe iken Ereğli’ye kadar aldı. 9 defa hac edip, Mekke ve Medine halkına çok ihsânlarda bulundu. İlim ve zanaat sâhiplerine değer verir, yardım ederdi. Çok âdil idi. Hârun Reşîd, 24 Mart 809 tarihinde Bağdat’ta vefât etti. Halîfeliği zamanında Fransız İmparatoru Şarl ile dostluk kurdu. Onunla mektuplaşır ve hediyeler gönderirdi. Gönderdiği, su ile işleyen bir saat, Avrupalıları hayrete düşürmüştü. O tarihlerde ilim ve teknikten haberi olmayan Avrupalılar, kendi kendine işleyen saati görünce; “İçinde şeytan var .” gerekçesiyle o şâheser saati kırmışlardır.
Erkek: Habil - Kız: Şule - İftar Yemeği: Ezogelin çorbası, Kuru fasulye, Pilav,Turşu.