MAKALE.......... ALTIN ÇAĞ DEVRİ
Mukaddes dînimiz İslâmiyet; insanlara lâzım olan îmân ve ibâdetleri; iş, ahlâk ve cemiyet hayatında uyulması gereken her şeyi bildirmiştir. Bunlar; Allahü teâlânın bildirdikleri, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın öğrettikleri, Eshâb-ı kirâmın naklettikleri ve İslâm âlimlerinin de açıkladıkları husûslardır. İnsanlığın bugün bunaldığı, çözmekte sıkıntıya düştüğü her şeyin çözüm ve çâresi bunların içinde vardır.
Peygamber Efendimizin dönemi ile Dört Halîfe Devri (632-661/H. 11-40), bütün tarih boyunca, İslâmî fazîletlerin yaşandığı “Altın Çağ” olarak kabûl edilir. Bunlardan sonra, Emevîler ve Abbâsîler dönemi gelmektedir.
Emevîler; Çin, Orta Asya, Hazar ülkesi, Hindistan, Orta Doğu ülkeleri, Kuzey Afrika’dan, İspanya dâhil Avrupa içlerine kadar geniş bir coğrafyada, aralıklarla 800 yıl hüküm sürdüler. Fas, Kurtuba ve Gırnata Üniversitelerini kurup Batı'ya ilim ve fen ışıklarını yaydılar.
Emevîler’den sonra, Peygamberimizin amcası Hazret-i Abbâs’ın soyundan olan Abbâsîler devri başladı. (750/H.132) Devletin başşehri Şam’dan Bağdâd’a nakledildi. Bu devrede; İslâm dîni, Büyük Okyanus’tan, batıda Atlas Okyanusu kıyılarına, Rusya içlerinden, Hind Okyanusu kıyılarına kadar yayılıp, üç kıtaya hâkim oldu.
Marcel A. Boisard isimli Fransız, “L’Humanisma de l’İslâm” adlı eserinde şöyle yazıyor:
“...Târihte ilk defa insana; sosyal, rûhî, siyâsî, ahlâkî, hukûkî değerlerini en iyi şekilde veren, bu anlayışla büyük bir medeniyet ve eşsiz bir kültür meydana getiren İslâmiyettir...”
Gerçekten de insanlık, insana kıymet vermeyi İslâmiyet’ten öğrenmiştir. İslâmiyet, başkasına zarar vermek şöyle dursun, insanların kalbini kırmaktan bile çok şiddetle menetmiştir. İslâm devletinin vatandaşı olan gayr-i müslimlere de adâletle muâmeleyi emreder; zulüm ve haksızlığı yasaklar. İslâmî ilimlerden tasavvufun konusu da, insanları bu rûh olgunluğuna kavuşturmaktır...
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı TÜRKİYE GAZETESİ 07.03.2022